23 Kasım 2016 Çarşamba

OYUN!

Hayallerimizi elimizden almak isteyenler var
Umutlarımızı, gelecek güzel düşlerimizi...
Ölümler saçanlar, korkular yaymaya çalışanlar..
Yemezler ama
Biz gelmeyiz bu oyunlara..
Nefes aldığımız sürece
Hayallerimiz bizimle,
Gelecek umutlarımız hep dilimizde..
Bugün varsam ama yarın yoksam,
Yarın olacak olan, diğer'im var nasıl olsa!
Biz tek değiliz ki,
Hiç olmadığımız kadar çok'uz çünkü.
Ne vazgeçeriz,
Ne terk ederiz,
Ne unuturuz,
Ne de unuttururuz...

İstanbul / 2016 / Yıldız



18 Kasım 2016 Cuma

KORKMA HAYATTAN!

"Ya hayatım alt üst olursa!"

Aslına bakarsanız ilk duyduğunuzda tamamen olumsuzlukları çağrıştıran bir cümle olarak gözüküyor olabilir. Mükemmel (!) giden rutin bir hayat varmış, sonra beklenmedik bir şeyler olup da bu rutin hayat bir anda rayından çıkıverse, ne ve nasıl olur?

Ama yahu nereden biliyorsun hayatının altının üstünden daha kötü olduğunu? Bilmeden, görmeden, yaşamadan nasıl peşin hükümle mahkum edebiliyorsun? Ya hayatının altı üstünden çok daha güzelse! Ve bunu görmen için sadece sabır ve zaman gerekiyorsa. Sükunet ama dik bir duruşla bekleyip görmeye değmez mi?

İlk duyduğumda gerçek bir hayat dersi dediğim; ama herkesin farklı bir şekilde bir pazarlamacı hikayesi olarak anlatılana göre;

1800'lerde bir ayakkabı şirketinin sahibi pazar araştırması yapmak üzere Afrika'ya aralıklı olarak iki pazarlamacı gönderir.Birinci pazarlamacı araştırma sonrası patronu arar ve "Burada bizim için hiçbir fırsat yok, çünkü hiç kimse ayakkabı giymiyor." der. Birkaç ay sonra giden ikinci pazarlamacı ise patronu aradığında; "Afrika'da inanılmaz fırsatlar var. Burada hiç kimsenin ayakkabısı yok." der.

Demem o ki, korkma hayattan! Ne altından ne üstünden... Farklı açılardan değerlendirip fırsat verilmeyi altı da üstü kadar hak ediyor çünkü.

Kime mi diyorum bunları? Tabi ki kendime.. Olur da bir gün kendi elimde olarak ya da olmayarak hayatım alt üst olursa diye diyorum! Korkma diyorum kendime, korkma bu hayattan...

17.11.2016 / İstanbul / Yıldız


17 Kasım 2016 Perşembe

HESAPLAŞMA

Yapma çocuk yüreğim!
Seni anlamadıklarını düşünüp,
Yaşadıklarının kolay olmadığını kanıtlama sevdasına düşüp de,
Onlar için aynısını dileme Yaradan'dan..
Sen, sen ol
Başkalarıyla küçük hesaplara girme;
Kendi büyük hesaplarını kendi içinde hallet..

16.11.2016 / İstanbul / Yıldız


15 Kasım 2016 Salı

SONBAHAR

Bugün ben sonbahara dokundum,
Esen rüzgarına,
Yağan yağmuruna,
Çamuruna,
Soğuğuna,
Güneşine,
Sararan, kızaran yaprağına,
Düşen kuru dallarına...
Bugün ben sonbahara dokundum;
Öyle naif,
Öyle renkli,
Öyle hüzünlü,
Öyle huzur vericiydi ki
Dayanamadım topladım
Evimin baş köşesine kurdum..

Şimdi aşağıdaki sonbahar temalı tablomuzun yapımı hem çok kolay hem de çok eğlenceli oldu. Hemen tarifi yazayım;

Bir sonbahar günü, ailecek kendinizi en yakınınızdaki bir parka atıyorsunuz. Etraftaki ağaçları ve yaprakları iyice inceleyip, dört bir koldan en güzellerini topluyorsunuz. Sonra eve gelip bir güzel yıkayıp kurutuyorsunuz, bu harika doğa eserlerini.

Sonrasında evinizde, içindeki resimden sıkıldığınız bir çerçeve belirliyorsunuz. Yaprakları gelişi güzel, kafanıza göre serpiştiriyorsunuz, bu çerçevenin içerisine. Yaprakları sabitlemek için en etkili yol, süngerli çift taraflı bantlar.

Sonrasında da evin en görünen kısmına yerleştiriyorsunuz eserinizi.

Artık evime her girdiğimde bu tablo karşılıyor beni. Havalar giderek soğuyor ama kapıyı açıp bu eserimizi görünce o günkü yürüyüşümüz; yerden aldığım her bir yaprağa karşılık, bir parça stres bıraktığım toprak; yaprakları yıkarken lavabomun renk cümbüşü oluşu; yaprakları sabitlemeye çalışırken bir çok defa yaşadığımız başarısızlığımız ve en sonunda duvara astığımızda "waaaauuuuu, oldu walla.." deyişimiz ve yaşadığımız gurur, aklıma geliyor ve içim sıcacık oluyor..


13.11.2016 / İstanbul / YILDIZ


11 Kasım 2016 Cuma

BU SABAH..

Nedense bu sabah ağır bir umutsuzlukla güne başladım...
Hiç bitmeyen kötü haberlerden midir?
Yoksa bozuk havalardan mıdır?
"Durum umutsuz!" dedim...

Sonra düşündüm ki, umutsuz durum diye bişey yok ki.. Her insanda iki taraf var; biri umutsuz diğeri umutludur; biri hep negatif, diğeri hep pozitif.. Bu iki tarafın üstünlük savaşıdır, aslında kişinin kendisi. Hangi taraf ağır basarsa, kişi o an o olur. Bazen berabere kalır, bazen de biri diğerini ağır bir şekilde yenilgiye uğratır. İşte bu sabah da benim umudum yenilmiş umutsuzluğuma..

Umudum bu yenilgiyi kabul edip köşesine mi çekilecek zannettiniz? Her an, son bir hamle ile umutsuzluğumu alt edebilme gücüne sahiptir o.

Yağmurda başım önde, başımda bu düşüncelerle yürürken biranda durup yüzümü gökyüzüne döndürdüm. Gözlerim, yağan yağmurun etkisi ile kırpışmaya başladı. Sonra ağzımı açtım, gökyüzünden bize gönderilen bu eşsiz nimetten birkaç damla içtim; ilaç niyetine, şifa niyetine...

Hemen etkisini gösterdi mi ne? Omuzlarım dikleşti, yüzüme yayılan bir gülümseme ile başım da dikleşti. Hissettim, kan dolaşımım bile hızlandı. O anda karşıdan bana doğru yürüyen ve yüzünde sanki yılların acılarını yüklenmiş ciddi bir yüze kocaman gülümseyerek "Günaydın" dedim. O da şaşırdı. Gözleri irkildi önce ama yüzüne minik bir gülümseme düştü, yağmur damlalarıyla beraber.

İşte benim umudum, nasıl da bilir işini! Hiç bırakır mı meydanı umutsuzluğuma?

Bıraktım şimdi umutsuzluk kıyafetimi, geçirdim üstüme tekrar umudumu. Fark edebilirsiniz beni artık, ayrıldım çünkü diğer tüm umutsuz grilerden...

Kasım 2016 / YILDIZ