1 Haziran 2016 Çarşamba

GÜN DOĞAR

Bazen umutların üstüne kapkaranlık bir gece çöker.
Şans bu ya gökyüzünde tek bir yıldız bile olmaz o gece.
Gözlerinin karanlığa alışmasını beklersin bir süre
ama nafile...
Öyle bir zifiri karanlıktır ki o burnunun ucunu göremezsin.
"Aslında biraz ışık olsa umuduma yeniden kavuşurum" dersin.
Sinirlenirsin.
Çaresizlik içinde belki de yapmamam gereken şeyleri yaparsın.
Bir de geç kalmışlık hissinin telaşı sarar.
Hani, neden olmuyor?
Uğraşıyorum ama neden başaramadım?
O yapabiliyorken benim neyim eksik?
Neden? Neden? Neden?...
Bu nedenlere verilecek ideal bir cevap da bulamazsın.
Cevapsız kalan sorular seni çıkmaz sokaklara iter
Umudundan giderek uzaklaşırsın.
"Hayat neden hepimize eşit davranmıyor" dersin
"Onun herşeyi yoluna girebiliyorken
Benim hayatım neden engelli koşu?
Hadi engelli olsun da
Bu kadar çabaya engeller de aşılmayacaksa
Bu neyin uğraşı" dersin.
Umutsuzluk umutsuzluğu doğrurur ve
Girdiğin zifiri karanlık içinde giderek kaybolursun
"Birşeyler eksik ama ne?" dersin
Panikledikçe belki de gözünün önündeki eksik parçayı göremezsin
Olmayacak yerlerde aramaya başlar
Hem zamanı boşa harcarsın
Hem de karamsarlık içinde kaybolup gidersin
Aslında böyle bir durumda
Beklemek en iyisidir
Yanından hızla akıp gidep hayata inat beklemek
Eğer önünü aydınlatabilecek hiçbirşey yoksa bekle
Er ya da geç
Önünden ya da arkandan
Gün doğacak!
Sonra bi bakmışsın ki,
Çok uzaklarda aramaya kalkacağın umudun yanında
Yanıbaşında...
Ve kaldığın yerden devam edersin yoluna...


...


Hiç yorum yok: