24 Mayıs 2016 Salı

VE KAZANAN...

Hayatında bir şeyin olması için öyle çabalarsın öyle uğraşırsın ki; her saniyesinde emek, her saniyesinde umut vardır ve sonucunu öğrenmeye kalmıştır iş sadece.

Sonucun açıklanacağı o gün gelip çattığında heyecandan bir şey yapamaz hale gelirsin. Ellerin titrer, ara ara uyuşma gelir. Kalbin başka bir türlü atar. Ruhun kanatlanıp uçar da bedenin külçe gibi kalır. Sonra birden ruhun geri döner, kıpır kıpır olursun. Çok kısa bir süre içinde bir anda yeniden külçeye dönersin. Bir sürü gel-gitler yaşarsın yani..

Sonra kendini en kötüsüne alıştırmaya çalışırsın; "Sonuç ne olursa olsun, önemli olan sonuca giden yoldaki emektir." dersin kendi kendine.

Bir süre sonra bu fikri bir kenara atarsın, "Kazanamazsam çok üzüleceğim, belki bi daha hiç başaramayacağım, belki de bu bir işarettir bana" der ve herşeyden vazgeçer; yarım bırakırsın.

Sonra tekrar yeni bir düşünce üşüşür başına; "Hiçbirşey beni yıldırmayacak, hatta daha da kamçılayacak. Daha iyisi, daha da iyisi hatta en iyisi için devam devam devam.." der umutla dolarsın.

Sonra tekrar modun düşer.

Bir ara bir umursamazlık gelir ama ziyareti kısa olur. Tekrar karmaşık düşüncelerin biri gelir biri gider. Bazen hep bir ağızdan konuşurlar. Gürültüden başın ağrır, bir sinir gelir. Sağ omzundan koluna, oradan da parmaklarına bir ağrı girer.

Kafanı dağıtmak istersin, kafanın içine üşüşüp kafanın içine eden düşüncelerden uzaklaşmak için farklı bir şeyler ararsın. "En iyisi bir çay doldurayım kendime.." dersin. Bardağa koyduğun çayı, hiç olmazsa 2-3 derece soğumasını beklemeden hüpletmeye çalışırken dudakların, dilin yanar; irkilirsin, elindeki bardak sallanır ve gırtlağına kadar doldurduğun bardaktan taşar o çay, elini de yakar. Çaydan da vazgeçersin. Beklersin...

Hep ilkler önemlidir, değerlidir ya... Ya en mutlu eder ya da en çok acıtır canını; ilk aşk, ilk doğum, ilk arabanı çarptığın gün..O ilkler hiç unutulmaz. İşte o ilklerden biridir senin için o an. İlk kez böylesi bir yarışa girmişsindir ve sonucunu beklemektesin..

Ve sonuç...
Ve kazanan...
Derken..

Bakarsın ki listede yoksun. Sanki soğuk bir duş yemişe dönersin. Sonra beynine bir ateş basar. Bir üşür bir terlersin...
"Acaba diğerleri neydi de kazandı?" diye sorarsın kendine, bilemezsin, anlayamazsın. Biraz önce tüm olasılıkların kafandan geçtiği düşünceler yok olmuş; ücretsiz piknik alanlarının gün sonu haline dönmüştür kafanın içi; etrafta toplanmamış çöpler ve koca bir sessizlik hakimdir.

Peki bu durumda pes mi edecek?

Hiç sanmam..

Çünkü
Her şeyin var zamanı,
Var sırası,
Var bir nedeni...
Ne yaşananlar
Ne de yaşatılanlar;
Ne konuşulanlar,
Ne kayıplar
Ne de kazançlar;
Ne zaferler;
Ne de hüsranlar;
Ne artışlar,
Ne de azalışlar, yok oluşlar...
Boşu boşuna değil!
Her ne oluyorsa
Senin için,
Benim için,
Bizim için,
Hepimiz için...

Ve günün sonunda kazanan sensin. Çünkü öğrendin. Çünkü öğrenmek de kazanmaktır. Çünkü öğrendin ki, kaybetmiş bile olsan hayatın sonu değil; yaşam yeşerip güzelleşmeye devam ediyor her şeye rağmen...




Hiç yorum yok: