13 Nisan 2016 Çarşamba

Bir Garip Dünya!

Düşmem dersin düşersin,
Kalkamam dersin ayaktasın..
Gözün gibi bakar büyütürsün,
Gün gelir olur yabancın..
Bugün dostum dersin,
Olur yarın düşmanın,
Dün düşmanım dediğin,
Bugün olur dostun...
Öldüm dersin yaşarsın;
Yaşıyorum dersin farksız gibi bir ölüden..
Her şeyin değerini bilirsin ama bilmezsin kıymetini!
Hep bahsedersin iyilikten, cesaretten,
Ölür tazecikler, belki sızlar yüreğin
Dilin söyler ama kıpırdamaz kolun, alışırsın;
Bir garip dünya dersin, geçer gidersin..

Bir garip dünya deyip, geçip gitmekle; günüme şükretmek, anı yaşamak arasında garip ve incecik ama çok keskin bir çizgi var. Bazen anı yaşıyorum derken, çevrede olanlara gözümü kapatabiliyor ya da görüp sırtımı çevirebiliyor hatta daha da vahimi alışabiliyorum. Ucu bana, sevdiklerime değmediği sürece sorun yok diye düşündüğümden midir, iki vah vah ve böyle gelmiş böyle gider diyorum ve yoluma devam ediyorum? Ama unuttuğum bir şey var aslında! Ya o uç, gün gelip benim kalbimin orta yerinden girip sırtımdan çıkarsa? Olmayacağının garantisini verebiliyor muyum kendime? Kesinlikle hayır! O halde biraz durup düşünmeliyim. Acaba şu anda yaşananları direk ben yaşıyor olsam, evime ve kalbime ateşler düşmüş olsa, içten dışa - dıştan içe alev alev yanıyor olsam da yine de dilimden "vatan sağ olsun" sözleri dökülse, çevremdekilerin, aynı bayrak altında beraber yaşamaya çalıştığım herkesten nasıl davranmasını beklerdim?

Bilirim ağlamak ile gülmek kardeş;
Gözyaşlarım süzülürken yanaklarıma,
Kalbimden ruhuma;
Bir anda güle de bilirim...
Bilirim bu ne ilk,
Ne de son olacak!
Bilirim bunu sadece ben yaşamam
Yarın ona da olacak...
Ama beklerim ki,
Acım karşımdakinin de yüreğini acıtmış olsun,
Yürekler birleşmiş, sele dönmüş olsun;
Ne silahlar ne bombalar,
Sadece yüreklerden gelen sel ile
Temizlesin kötülükler...

Yıldız KÜÇÜKSU
13/04/2016


Hiç yorum yok: