3 Şubat 2016 Çarşamba

ANNE OLMAK...

Annelik, bu aralar beni en çok zorlayan işim. 16 aylık olmasına rağmen geceleri hala defalarca uyanan 2. oğlum mu sadece buna sebep? Yoksa düzeni oturtturamayan ben mi? 6,5 yaşındaki büyük oğlum mu? Ya da eşim mi?

Evet sabahları erkenden kalkıp günü yakalamak çok güzel ama bazı günler bundan muaf olamaz mıyım? Hele ki Pazar sabahları, diğer sabahlara göre çok daha erken kalkılması gereken bir gün müydü yoksa?


Sabahları biraz uyuyabilmek, en azından 15 günde 1 gün olsa ama hafta sonuna denk gelse? Bizimki hafta içine denk gelir. Tabi işe ve okula geç kalınmıştır. Telaşla kalkıp hazırlanma ve hazırlama karmaşası içinde başa giren ağrı yanında bonusu olur.




Pazartesi sendromunu hiç yaşamadım diyebilirim 15 yıllık iş yaşamımda. Ama özellikle 2.oğlumdan sonra Pazartesileri benim en sevdiğim gün oldu...:)


Öğrenciyken verilen tatiller, en sevdiğim günlerdi. Kar tatili, yaz tatili, sömestr tatili, seçim ve sayım sonrası tatili, vs vs. Şimdi ise en nefret ettiğim günler. Okul yoksa, çocukları kime bıraksak derdi...





 Hadi oldu da çocuklar olmadan dışarı çıktım, ama ne aklımdan ne de dilimden düşüyorlar. Kaçış yok yani..



Eve gelmişim, yorgun argın, yapılması / yenilmesi gereken yemekler, bulaşıklar, sonra biraz hep beraber oyun derkennn hoppp yatma zamanı, "dişini fırçaladın mı? ilaçını içtin mi? çişini yaptın mı? pijamanı giydin mi? ödevlerin bitmiş miydi?.." Kafada dönen hep aynı sorular...



Sürekli bir koşuşturmaca, sürekli bir yoğunluk ama hiç birşeye yetişememe, hep birşeyleri eksik yaptığımın endişesi; tam bir kısır döngü...



Sonra hayatımızdan hiç çıkmayan hastalıklar... Her salgın bizim eve de uğramak zorunda mı? Biri hasta ise, bir iki gün içinde öteki de hasta oluyor. Gece bir birine bir diğerine koş. Onun ateşi çıktı, ilaç ver, üzerini aç, üstünü çıkar.. Sonra ateş düşmeye başlar, ter gelir; bu sefer de üstünü değiştir giydir.. Derken ötekinin ateşi çıkmıştır, onunla uğraş indirmeye çalış, inene kadar başında nöbet tut, tam indi dersin, derin bir nefes... Artık biraz uyuyabilirim dersin ama yatmadan diğerine bir bakayım önce: Aman Allah'ım onun yine ateşi çıkmış. Videoyu en başa aldık mı? En sonunda sabaha karşı ateşler tamamen düşer, geriye uyumak için en fazla 1-2 saat kalır..

Babalara çok, daha çok, giderek daha da çok iş düşüyor. Sayın baylar, artık bizim için kaşınız, gözünüz, işiniz, kişiliğiniz gibi özelliklerinizin yanında çocuğa bakıyor mu, gece kalkıp uykusunu bölüyor mu, bölüyorsa da bu yüzden surat asmıyor mu vs gibi özellikler de önemli biryer teşkil etmeye başladı bile.



Tüm bunları düşünüp, bana "hadi sana bir fırsat veriyoruz, geri dön ve başka tercihler yap" deseler, hiç tereddüt etmem yine 2 oğlumu da doğurmayı tercih ederdim. Annelik böyle garip birşey işte, şikayet edip dur ama yine de vazgeçme, ders alma, yine olsa yine yap... Yani annelik akıl karı değil de, bakmayın bir kere bulaşınca bağımlılık yapıyor. Bir kere sarıldıklarında bütün çekilenler pofff diye kayboluyor çünkü, saniyesinde insan şarj oluyor.

Sarılmak ne mucize bir hareket. İnşallah ömrümüz boyunca hepimize içtenlikle, kocaman sarılacak sevdiklerimiz yanımızdan hiç eksilmez...:)





Not: Yukarıdaki tüm çizimler www.blogcuanne.com'dan, tam da beni anlatmış...:)



Hiç yorum yok: